Bizi takip edin
  >    >  İnşaat Hukukunda Arabuluculuk

İnşaat Hukukunda Arabuluculuk

İnşaat hukuku ülkemiz uygulamasında oldukça yaygın olarak başvurulan ve birçok uyuşmazlıkla karşılaşılan alanların başında gelmektedir. Bütün sektörlerin lokomotif sektörü olarak da tabir edilen inşaat sektörünün gelişmiş olması, gerek yurtiçi gerek yurtdışı inşaat faaliyetlerinin yoğun olarak devam etmesi, Türk menşeili kişi veya şirketlerin yurtdışında da inşaat alanında aranan güvenilir yükleniciler olması bu sektöre duyulan ihtiyacı daha da arttırmaktadır.

İnşaat sektörünün önemli bir özelliği birçok farklı kişinin bir arada çalışmasını zorunlu kılması ve aynı zamanda büyük maliyetlerin söz konusu olmasıdır. Hal böyle olunca alanda yapılan faaliyetler hukuk açısından da önemli olmaktadır. Özellikle sözleşmeler hukukunun inşaat hukuku alanında ciddi kullanımı söz konusudur. Esasen inşaat yapımı veya bu yapım sürecinde akdedilen alt sözleşmeler hep bir eser sözleşmesi niteliği taşır. Ancak önemi dolayısıyla eser sözleşmesinin adeta bir alt türü olarak “inşaat sözleşmeleri” kavramı ortaya çıkmıştır. Bu sözleşmelerin yapım aşaması çok önemli olduğu gibi sözleşmenin yürütümü ve ortaya çıkabilecek olası sorunların çözümü de bir o kadar önemlidir.

Alternatif çözüm yolları arasında yer alan, ancak bazı alanlar bakımından Türk Hukukunda dava şartı olarak uygulanan arabuluculuk, inşaat hukuku bakımından yaygınlaştırılması gereken ve çok faydalı bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Zira inşaat hukuku teknik bir alan olup uzmanlaşmayı gerektirir. Olası bir uyuşmazlıkta her iki tarafın bir araya gelip müzakere ettiği ve sonuçta kendi isteklerini yansıttığı ve bizzat bulduğu çözüm; en ideal olan ve her iki tarafı da memnun eden çözüm olacaktır. Bu nedenle inşaat hukukunda arabuluculuk uygulaması geliştirilerek arttırılmalıdır.

Bu amaçla arabulucuların inşaat hukuku uyuşmazlıklarında görev aldıklarında alanı iyi bilmeleri, taraflar bakımından olduğu kadar arabulucunun kendisi bakımından da faydalı olacak, özellikle tarafların kilitlendiği noktada olumlu ve yapıcı bir çözüm önerisi geliştirmesine yardımcı olacaktır.

Hukukumuzda inşaat sözleşmeleri, eser (istisna) sözleşmelerinin bir türü olarak yer almaktadır. İstisna akdini, yeni 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu “eser sözleşmesi” olarak adlandırmaktadır. Eser sözleşmesi ülkemizde oldukça yaygın bir iş görme sözleşmesidir. Bu sözleşme sayesinde günümüz toplumunda gerekli olan işbölümü gayretleri neticesinde, insanlar ihtiyaçlarını karşılayabilmek maksadıyla sözleşmenin tarafı olmak durumunda kalmaktadırlar.

İnşaat hukuku uyuşmazlıklarının karmaşık ve teknik uzmanlık gerektiren niteliklerinden ve uyuşmazlıklardaki taraf sayısının çokluğundan ötürü uyuşmazlıklarda haklı tarafın ya da haklılık oranının tespiti kimi zaman zor olmakta ve bu nedenle mahkeme veya tahkimdeki yargılama sonucunda çelişkili yahut görece hatalı veya eksik kararlar verilmesi ihtimali gündeme gelmektedir. Bu noktada arabuluculuk müessesesinin inşaat hukuku uyuşmazlıklarının çözüm sürecine dahil olması, tüm bu ihtimallerin önüne geçerek uyuşmazlıkların karmaşık niteliğinden kaynaklanan olumsuz sonuçların doğmasını engelleyecek bir alternatiftir ve bu yöntem ülkelerin hukuk sistemlerinde de yavaş yavaş kabul görmektedir. Zira arabuluculuk müessesesi, uyuşmazlıklarda hızlı ve düşük maliyetle çözüm fırsatı sunarak ticari yaşam için maliyet ve risklerin minimuma indirilmesine katkı sağlayan alternatif bir uyuşmazlık çözümü metodudur. Hukuki güven ve istikrarın sağlanmasında rol oynayan arabuluculuk müessesesi, yabancıların yatırım kararlarını vermeleri açısından da motive edici bir niteliktedir.

Özellikle taraflar arasında uzun dönemli bir iş ilişkisinin söz konusu olduğu durumlarda, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden biri olan arabuluculuk müessesesinin kullanılması, taraflara gerçek bir avantaj sağlamaktadır. İnşaat sözleşmeleri ve bir eserin tamamlanmasına yönelik olarak çok taraflı ve uzun vadeli Joint Venture anlaşmaları da bu duruma en iyi örneklerdendir. Bütün bu sözleşmeler ve sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların çözümünde, iyi niyetin ve anlayışın korunması özel bir öneme sahiptir. Etkili çatışma çözümü ve arabuluculuk süreci inşaat sektörü için oldukça uygundur, çünkü uyuşmazlıklar ortaya çıktığında, devam eden bir proje üzerinde dahi birlikte çalışması gereken kişiler arasındaki ilişkilerin sürdürülmesine yardımcı olur. Ayrıca taraflar, yapımı devam eden bir proje üzerinde iyi bir ilişki sürdürmenin yanı sıra gelecekteki projeler için de ilişkilerini sürdürmek isteyebilirler. Arabuluculuk sürecinde gizlilik ilkesinin geçerli olması, ilişkilerin gelecekte de sürdürülebilirliği bakımından önemli bir olanak sağlamaktadır. Böyle bir yararın aleni olarak yürütülen mahkeme sürecinde elde edilmesi mümkün değildir.

Hatem Arabuluculuk – İnşaat Hukukunda Arabuluculuk

Hatta sürecin sonunda anlaşmaya varılamamış olmasına rağmen, arabuluculuk taraflara değer katabilir. Tarafların arabuluculuk sürecinde dürüst bir şekilde bilgi alışverişinde bulunmaları, sorunlarını karşılıklı olarak ifade edebilmeleri, üzerinde anlaşamamış olsalar dahi yaratıcı çözümler ortaya koyabilmeleri, ortaya çıkmış ya da çıkabilecek sorunlar karşısında daha sakin kalabilmelerine ve çözüme stratejik bir şekilde odaklanabilmelerine yardımcı olacaktır.

İnşaat sözleşmelerinin tarafları olan iş sahipleri ve müteahhitler arasındaki güç farkı, özellikle müteahhitleri zor duruma düşürebilmektedir. Yükleniciler bir yandan işi tamamlamakla mükellef olup, bir yandan da sözleşmesel haklarını elde etmek noktasında sorun yaşayabilmekte, dolayısıyla finansmanları ve genel operasyonları tehlikeye düşebilmektedir. Yine inşaat sözleşmelerinin bütünleşmiş bir parçası olan tasarım unsuru, meydana getirilen eserin uygunluğu noktasında her an çözüme muhtaç teknik soru işaretleri yaratabilmektedir.

Aynı şekilde, eseri meydana getirmek için kullanılan malzemelerin öngörülenden çok fazla olması, bu noktadaki sorumluluğun kime ne derecede atfedilebilir olduğunun tespit edilmesini güçleştirebilmektedir. Bu gibi durumlarda yargı erkine başvurulması, bahsedilen teknik ve karmaşık problemlerin isabetli ve hızlı bir biçimde çözümünü ciddi anlamda ötelemekte ve hatta bazen engellemekte, çoğu zaman bu uyuşmazlıkların yüksek bedelleri dolayısıyla meseleler üst yargı mercilerine intikal etmekte, bu sürecin sonunda normatif adalet ile pozitif adalet örtüşmeyebilmektedir.

Gerekli hukuki konularda yardım için?